Kadınların hayatlarının erken döneminde kafalarını kurcalayan en önemli konulardan bir tanesi çocuğum olacak mı sorusudur?
Bu sorunun kesin bir cevabı olmamakla birlikte gebe kalmak için birinci şartın sağlıklı bir yumurtaya yani üreme hücresine sahip olmak olduğu yüzlerce yıldır bilinen bir gerçektir.
Tüp bebek başta olmak üzere yardımcı üreme tekniklerinde son 50 yıldır yaşanan gelişmeler bize bir kadının çocuk sahibi olmasında en önemli belirleyici faktörün yaşı olduğunu, bununla birlikte yumurtalıkları içersindeki yumurta hücrelerinin sayısının yani yumurtalık rezervinin de oldukça kritik bir öneme sahip olduğunu göstermiştir.
Yaş ile birlikte giderek azalan yumurtalık rezervi gebe kalmayı güçleştirebilir. Öte yandan her kadın pek çok hemcinsi kadar şanslı olmayabilir ve yumurtalık rezervi zamanından çok önce azalıp tükenebilir.
Son dönemlerde özellikle yumurta dondurup saklama işlemlerinin nispeten ucuzlaması ve kolaylaşması yumurtalık rezervleri henüz yeterli olan ancak çocuk sahibi olmayı henüz düşünmeyen kadınlar için üreme potansiyellerini korumak açısından çok büyük bir avantaj yarattı.
Çocuk sahibi olup olamayacağını bilmek isteyen ya da yumurta dondurtmak isteyen kadınlarda yumurtalık rezervleri önceden saptanması oldukça önemli.
Günümüzde yumurtalık rezervini değerlendirmek için kullanılan birkaç tane kan testi var. Bunlar Folikül uyarıcı hormon FSH, Anti Müllerian Hormon (AMH) ve İnhibinB.
Biz bu hormon değerlerine ve ultrason da yumurtalıkların görüntüsüne bakarak kadının yumurtalık rezervi hakkında fikir sahibi oluyoruz ve buna göre kadınlara önerilerde bulunuyoruz.
Ancak ne yazıkki bu hormonların da belirleyici değeri çok bariz değil.
Yumurtalık rezervi çok azalmış, yakında menepoza girersiniz ve çocuk sahibi olmanız pek mümkün değil denilen kadınların birkaç yıl içinde hamile kalıp, hem de birden fazla sayıda hamile kalıp çocuk sahibi olduklarına defalarca şahitlik ettim.
Dünyanın en prestijli tıp dergilerinden biri olan JAMA’da 10 Ekim 2017 tarihinde yayınlanan bir araştırma yumurtalık rezervini değerlendirmede kullanılan kan testlerinin çocuk sahibi olma ile direkt alakalı olmadığını ortaya koydu.
Amerika Birleşik Devletlerinin Kuzey Carolina eyaletinde yapılan bu araştırmada bebek sahibi olmaya uğraşan 30 ile 44 yaşındaki toplam 750 kadın incelendi.
Yumurtalık rezerv testleri düşük yani AMH 0.7 den daha az ve/veya FSH 10 dan büyük olan kadınları ile bu hormon değerleri normal olan kadınlar karşılaştırıldığında 6 ve 12 ay deneme sonunda gebe kalma oranları arasında hiçbir fark olmadığı gösterildi.
Bu araştırmadaki en önemli konulardan bir tanesi çalışmaya dahil edilen çiftlerde kısırlığı neden olabilecek herhangi ek bir sorunun olmaması.
Artan yaşla birlikte hem yumurtalık rezervinin hem de gebe kalma potansiyelinin azaldığı tartışma götürmez bir gerçek. Ancak yumurtalık rezervinin tek başına bir belirleyici olmadığı artık biliniyor.
Özellikle genç kadınlarda yumurtalık rezervinin ortalamanın altında bulunması bu kadınların gebe kalmada sorun yaşayacağı anlamına asla gelmiyor.
Bu nedenle kadınlara danışmanlık verilirken AMH sonuçlarının gebe kalma ile ilgili bir fikir vermeyeceği ancak buna karşılık eğer bir tüp bebek tedavisi uygulanacak ise, AMH değeri düşük olan, yani yumurtalık rezervi azalmış olan kadınlarda tedaviye optimum cevap alınamayacağı konusunda uyarıcı olduğu hastalara mutlaka açıklanmalı.
Yayınlanan bu araştırmanın sonuçları azalmış yumurtalık rezervinin özellikle genç yaştaki kadınlarda bir kısırlık nedeni olmadığı fikrini güçlendiriyor.
Kendi pratiğimde de çeşitli nedenlerle AMH bakılıp düşük bulunan, tüp bebek ile bile anne olamayacakları fikrine kapılan ancak kısa sürede kendiliklerinden hamile kalan pek çok kadının doğumunu gerçekleştirdim.
Bu araştırmanın en önemli sonucu, herhangi bilinen bir kısırlık nedeni olmayan bir kadının gebe kalma potansiyelini belirleyen en önemli faktörün yumurtalık rezervi değil, yaşı olduğunu bir kez daha ortaya koymasıdır.
Bir başka deyişle düşük AMH değerleri her zaman kadının gebe kalamayacağı ya da çocuk sahibi olmakta zorlanacağı anlamına gelmez.
Kaynak
Association Between Biomarkers of Ovarian Reserve and Infertility Among Older Women of Reproductive Age. Anne Z. Steiner, MD, MPH1; David Pritchard, MS2; Frank Z. Stanczyk, PhD3; et alJames S. Kesner, PhD4; Juliana W. Meadows, PhD4; Amy H. Herring, ScD5; Donna D. Baird, PhD, MPH6 JAMA. 2017;318(14):1367-1376.