Bebeği anne karnında besleyen,anne ile bebek arasında oksijen, besin ve diğer madde alışverişinin gerçekleştiği organ plasentadır. halk arasında plasentaya eş ya da son da denmektedir.
Plasenta rahimin iç zar tabakasına yapışan ve doğumdan hemen sonra ayrılarak vücut dışına atılan “geçici” bir organdır. Ancak bu ayrılma her zaman kolayca gerçekleşmez. Bunun nedeni plasentanın rahim zarına olması gerekenden daha güçlü şekilde yapışmasıdır. Plasenta insersiyon anomalisi olarak adlandırılan bu durum gebeliğin en sevimsiz komplikasyonlarından biridir.
Placenta accreata nedir?
Plasenta accreata bu organı olusturan liflerin rahim duvarına daha güçlü ve sağlam bir şekilde yapışmasını ifade eden bir durumdur. Temel olarak yapışmanın şiddetine göre 3 değişik durumda görülebilir:
1) Placenta accreata: En hafif formudur. Plasenta lifleri rahim zarı üzerine güçlüce yapışır
2)Placenta increata: Plasenta lifleri rahim zarını geçip rahimin kas tabakasına doğru ilerlemiştir
3) Plasenta percreata: Plasenta rahim zari ve rahim kas tabakasına yapıştığı gibi burda durmayarak hemen rahim komşuluğuna bulunan mesane ve diğer organlara kadar ilerlemiştir. Plasenta insersiyon anomalilerinin en şiddetli formudur.
Accreata varlığında bu anormal durum nedeni ile doğum sonrası plasentanın ayrılması esnasında çok şiddetli kanamalar olabilir. İncreata ve percreata varlığında ise rahmin cerrahi olarak alınması gereklidir.
Ne sıklıkla görülür?
Plasenta accreata görülme sıklığı son yıllarda sezeryanla doğum oranlarındaki artışa paralel olarak artış göstermektedir. Araştırmalar 1982 ve 2002 yılları arasında her 533 gebelikten bir tanesinde bu durumun ortaya çıktığını oraya koymaktadır. Bu durum daha önceki benzer araştırmalar ile büyük farklılıklar göstermektedir çünkü 1970li yıllarda görülme sıklığı 4027 gebelikte bir iken 1980 yıllarda 2510 gebelikte bire yükselmiş ve son dönemlerde de neredeyse 500 gebelikten biri de görülür hale gelmiştir.
Plasenta accreata neden olur?
Plasenta accreata İlk gebeliklerde de görülebilmekle birlikte asıl risk faktörü rahim zarı ve rahim duvarına önceden olan travmalardır. Bu travmalar geçirilmiş rahim cerrahisi ve özellikle sezaryendir. Bir çalışmada ikinci üçüncü dördüncü beşinci ve altıncı sezeryanını olan kadınlar incelendiğinde plasanta accreata görülme riski şu şekilde bulunmuştur.
2. Sezaryen %3
3. Sezaryen %11
4. Sezaryen %40
5. Sezaryen %61
6. Sezaryen %67
Genellikle önde gelen plasenta ile yani plasenta previa ile birlikte görülür.
Daha önceden sezaryen ya da başka bir rahim cerrahisi geçirmemiş kadınlarda plasanta previa varsa %1-5 plasenta accreata da bulunmaktadır.
Genel olarak risk faktörleri ise şunlardır:
- Geçirilmiş rahim cerrahisi: Daha önceden geçirilmiş sezaryen ve myomektomi ameliyatları riskte artısa neden olur.
- Sezaryen sayısı arttıkça risk de artmaktadır.
- Plasenta previa: Plasentanın önde gelmesi yani rahim ağzını kapatması durumunda plasenta accreata riski de artar
- İleri anne yaşı: 35 yaş üzerindeki kadnlarda daha sık görülür.
- Hamilelik sayısının çok olması: Doğum sayısı arttıkça risk de artmaktadır.
- Daha önce geçirilmiş kürtajlar
- Rahim boşluğu içindeki miyomlar
Belirtileri nelerdir?
Plasenta accreata genelde herhangi bir belirti ve bulgu vermez. Çok nadiren gebeliğin son dönemlerinde kanama olabilir.
Nasıl teşhis edilir?
Tanı asıl olarak rutin ultrason incelemelerinde şüphelenilmesi ile konur. Bunun dışında manyetik rezonans görünülemesi şiddeti hakkında bilgi verir.
Komplikasyonları nelerdir?
Plasenta accreata genel olarak anne ve bebek hayatını tehdit eden çok ciddi ve yüksek riskli bir durumdur. Normal doğum sonrasında durmayan ve durdurulamayan kanamaya neden olabilir. Bu kanamanın devam etmesi durumunda kanın pıhtılaşma sistemi bozularak dissemine intravasküler koagülasyon (DIC) denen durum ortaya çıkabilir.Bu tablo akciger yetmezliği, böbrek yetmezliği ve hatta ölüme neden olabilir. Çoğu zaman hastaya kan verilmesi kaçınılmazdır.
Plasenta accreata varlığı saptandığında doğum olması gerekenden öncesine planlandığından erken doğumun bebek açısından getireceği riksleri de beraberinde taşır.
Bunun dışında komşu organlara (mesane, üreter ve barsaklar) yayılım ve buna bağlı komplikasyonlar, karın zarı arkasındaki damar ve sinir yapıları üzerinde hasar, operasyon sonrası kanama ve birden fazla cerrahi işlem gereksinimi gibi sorunlar görülebilir.
Hastalığın yönetimi
Doğum ile uğraşan hekimler ve radyologların konuya hakim olmaları ve risk faktörleri ile tanı yöntemlerini iyi bilmeleri durumun çok acil müdahale gerektirebilecek ve ölümle sonuçlanabilecek riskleri nedeni ile kritik öneme sahiptir. Bu nedenle tanı konulduğunda hastanın tam teşekküllü ve kan bankası olan bir merkeze yönlendirilmesi önemlidir.
Her hastanın durumu farklı olmak ile birlikte hasta güvenliği açısından doğum ekibinde deneyimli bir doğum doktoru, anestezist, pelvik cerrah, jinekolog onkolog, ürolog, hatta hematolog olmasında yarar vardır. Aşırı kanama olabileceğinden ekibin ve hastanenin bu konuda donanımlı olması hayatı öneme sahiptir.
Doğumun planlanması
Doğumun zamanlanması hastanın ve bebeğin durumuna göre planlanır. Genellikle 34-36. hafta civarında ve sezaryen ile aynı anda rahmin alınması yani histerektomi şeklinde yapılır. Planlı sezaryen histerektomi öncesinde bebeğin akciğer gelişimini hızlandırmak için kortikosteroid uygulanmalıdır.