Kamuoyunun bilgisine;
Geçtiğimiz ay meydana gelen ve herkesi derinden üzen bir anne ölümüyle ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirme gereksinimi doğmuştur.
Anne ölümleri gebelik ve doğumla ilgili ortaya çıkabilecek en üzücü sonuçtur. Her yıl dünyada yaklaşık 350 bin, ülkemizde 200 anne gebelik ve doğumla ilişkili nedenlerle yaşamını kaybetmektedir. Neyse ki bu sayı hızla azalmaktadır. Ülkemizde anne ölüm oranı 2006 yılında yüz binde 28,5 iken 2012 yılında 15,4’e düşmüştür. İstanbul 2013 yılında yüz binde 12,8 anne ölüm oranıyla ülkemizdeki en iyi durumda olan şehirdir. Bu ölümlerin hepsine engel olmak ne yazık ki mümkün değildir. Dünyanın en az anne ölümünün meydana geldiği ülkelerde bile bu rakam sıfırlanamamıştır ve yüz binde 10 civarındadır.
Anne ölümlerinin nedenlerine bakıldığında kanama, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, damar içi pıhtı oluşumu ve bu pıhtının hayati organ damarlarını tıkaması, enfeksiyonlar ve sağlıksız koşullarda yaptırılan düşükler ilk sırada gelir. Ölümlerin bir kısmı çeşitlitedbirlerle önlenebilirken, bazılarını öngörmek ve engellemek mümkün değildir. Bilinmesi gereken bütün anne ölümlerinin hata veya ihmal yüzünden meydana gelmediğidir. Özellikle gebelikte yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve bazı kan hastalıkları ölümcül olabilmektedir.
Yakın zamanda basında yer alan ve bir annenin ölümüyle sonuçlanan doğum ile ilgili konu yargıya intikal etmiştir. Tıbbi kusur, ihmal veya özensizlik varsa, ilgili kurumlar tarafından gereken yaptırımlar uygulanacaktır. Bu aşamada,yapılan haber ve yorumlarda, yargısız infaz anlamına gelebilecek ve linç kampanyasına dönüşebilen söylemlerden kaçınılmalıdır. Bir anne hayatını kaybettiğinde, ailesinden sonra en çok doktorunun üzüldüğü bilinmelidir. Olayı magazin konusu yapmanın acıları hafifletmeyeceği açıktır.
Önleyemediğimiz her anne ölümü bizim için büyük bir üzüntü kaynağıdır. Hedefimiz, ölüm sayısını en aza indirmektir. Anne ölümlerini önlemedeki temel strateji, nedeni belirlemek ve aynı veya benzer nedenlerle yeni ölümlerin olmaması için tüm önlemleri almak ve aldırmaktır. Anne ölümoranlarının azalmasında ülkemizin elde ettiği başarıda en büyük pay hiç kuşkusuz doğumla ilgilenen hekimler ve sağlık personeline aittir.
Her anne ölümü vakasında; öncelikle ölümün gerçekleştiği kurumda tıbbi iç denetim mekanizmaları çalıştırılmaktadır. Ardından Sağlık Bakanlığı’na bağlı “Anne ölümleri önleme komisyonunda” önce il ölçeğinde, ardından Ankara’da her anne ölümü değerlendirilmekte ve geri bildirimler yapılmaktadır. Tüm bunların yanısıra sağlık hizmeti sunanları kontrol eden yasal yollar da sonuna kadar açıktır ve kullanılmaktadır. Durum böyle iken, anne ölümü vakalarında kurumların ve ilgili hekimlerin isimlerinin “yargısız infaz” yapan boyutlarda basında yer alması meslektaşlarımız için haksızlıktır. Anne ölümlerinin haber olmasına karşı olmadığımızı hatırlatır, ancak her ölümün hata sonrası gerçekleşmediğini ve basının her anne ölümünde meslektaşlarımızın isimlerini açıkça yazarak suçlayıcı bir dil kullanmasından rahatsızlık duyduğumuzu hatırlatırız. Hekimlerin değersizleştirme politikalarının acımasızca sürdürüldüğü bu yıkıcı ortamın, orta-uzun vadede halkımıza sunulacak hizmetin kalitesini düşürmekten başka bir sonuç vermeyeceğini düşünmekteyiz.”
Saygılarımızla,
TJOD (Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu