Çoğu zaman kullanıldığı adıyla mantar enfeksiyonu ya da jinekolojik tanımlamayla, vulvovajinal kandidiyazis oldukça sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Kronik vajinal mantar enfeksiyonu deyimi ise çok sık tekrarlayan atakları tanımlamak için kullanılır.
Kadınların yaklaşık %75 inin hayatlarının bir döneminde en azından bir defa bu durumla karşılaştıkları düşünülmektedir. Yine yaklaşık %45 kadın birden fazla atak yaşar, bununla birlikte %5 ila 8 olguda durum tekrarlayan yani kronik bir hal alır ve bir yıl içerisinde dört ya da daha fazla atak görülür.
Bu istatistiklerden de anlaşılacağı üzere kronik vajinal mantar enfeksiyonu oldukça sık karşılaşılan ve rahatsızlık verici bir durumdur. Tedavisi zaman zaman güç ve moral bozucu olabilir.
Vajinal mantar enfeksiyonları genelde vajina içersinde normalde bulunan yararlı bakteriler ile potansiyel olarak zararlı bakteriler arasındaki dengenin bozulmasından sonra ortaya çıkar.
Vajina içersinde ortamın asit dengesini yani pH değerini 3.5 ile 4.5 arasında tutan ve bu sayede hastalık yapma potansiyeline sahip mikroplara karşı savunma sağlayan yaklaşık 50 değişik mikroorganizma bir arada yaşar.
Candida albikans vajina içerisinde bulunan ana mantar hücrelerinden biridir ve laktobasiller adı verilen yararlı bakteriler tarafından kontrol altında tutulur.
Sağlıklı bir vajinada, laktobasiller tüm mikrop popülasyonunun %90 ından fazlasını oluşturur ve laktik asit ile hidrojen peroksit üreterek hastalık yapma potansiyeline sahip diğer mikroplara karşı koruyucu ortamın sağlanmasından sorumludurlar.
Yaşam tarzı değişiklikleri ya da çevresel faktörler, laktobasil popülasyonunun azalmasına ve buna bağlı olarak mantarların aşırı derecede çoğalmasına yol açabilir.
Doğum kontrol haplarından antibiyotiklere, sperm öldüren kimyasallardan bazı gıdalara kadar pek çok faktor bu dengenin bozulmasında rol oynayabilir.
Candidanın yayılma yolları, vücutta diğer bulunduğu organlar, ve normal vücut fonksiyonlarını nasıl etkilediği ile ilgili pekçok tartışma süregelmektedir.
Bazı yazarlara göre mikroorganizmalar kan yoluyla tüm vücuda yayılabilmekte ve baş ağrısı, halsizlik, sindirim bozukluğu, cilt hastalıkları gibi bazı yakınmalara neden olabilmektedir.
Ancak bu durum genelde ciddi bağışıklık sistemi baskılanma sorunu yaşayan AIDS hastaları gibi olgularda görülür ve son derece ciddi bir tablodur.
Oysa kronik vajinal mantar enfeksiyonunda karşılaşılan durum tam olarak bu değildir. Burada kastedilen özellikle son dönemlerde ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsaklardaki mikrobiyom adı verilen mikrop dengesinin bozulmasıdır.
Fonksiyonel tıp alanında son dönemde yaşanan gelişmeler bu iddiaların doğru olabileceğini düşündürmektedir.
Kronik Vajinal mantar enfeksiyonu düşünüldüğünde reçetesiz bir şekilde kolaylıkla eczanelerden satın alınabilen ilaçların kullanılması kısa dönemde şikayetlerin giderilmesinde işe yarasa da altta yatan temel nedeni tedavi etmediği için çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanır.
Diyabet, Cushing hastalığı, Adisson hastalığı, tiroit hastalıkları, lösemi, gebelik gibi pek çok durum kronik mantar enfeksiyonuna neden olabilir.
Kaşıntı, vajina içerisinde tuhaf bir rahatsızlık hissi, zaman zaman dış genital bölgede şişlik, idrar yaparken ya da cinsel ilişki sırasında ağrı ve acı, yoğun vajinal akıntı bu durumun en çok sebep olduğu yakınmalardır. Şikayetler genelde adet kanamasının olduğu dönemlerde azalır.
Kronik mantar enfeksiyonlarında holistik yaklaşım sadece şikayetlerin giderilmesine değil altta yatan sebeplerin ortadan kaldırılmasına yöneliktir.
Tedavide şikayetleri gidermeye yönelik ilaç kürlerinin yanı sıra vajina içerisindeki ekolojik sistemin ve asit baz dengesinin uygun düzenleme getirilmesi, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve pek çok hastalığın altında yatan temel neden olduğu düşünülen enflamasyonun giderilmesi amaçlanır.
Vajinal mikrobiomun dengelenmesi için bağırsak mikrobiomunun da diyet ile düzenlenmesi çoğu zaman gerekli olur.
Kronik vajinal mantar enfeksiyonları bütüncül bir yaklaşım gerektiren, kişinin hayat kalitesini olumsuz etkileyen önemli bir durumdur.