Abdi İpekçi Caddesi No:61 Kat 5, Nişantaşı/İstanbul

İyi bir tüp bebek merkezi nasıl anlaşılır?

Günümüzün bilinçli tüketicisi için, para ödediği ürünün kalitesi ve karşılığında aldığı hizmet son derece büyük önem taşımaktadır. Söz edilen ürün örneğin bir otomobil olduğunda, tüketici konu ile ilgili basında yer alan bilgileri, yorumları ve işin uzmanlarının önerilerini okuyarak hangi markayı tercih edeceğine bir deneme sürüşüne dahi gerek kalmadan karar verebilir. Peki konu tüp bebek merkezi olduğunda son kullanıcı yani hasta hangi merkezin daha iyi, daha güvenilir ve daha başarılı olduğuna nasıl karar verecek?
Ne yazık ki bu konuda dünyada da belirlenmiş standartlar mevcut değildir. Hastalar arasında bir merkezin ne derecede başarılı olduğu orada tedavi olup çocuk sahibi olan tanıdıkları çiftlerin verdikleri bilgi ile sınırlı kalmaktadır. Hastalara göre başarıyı belirleyen en önemli faktör o merkeze ait gebelik oranlarıdır. Oysa bu oranlar gerçeği tam anlamıyla yansıtmaktan çok uzaktadır.

Günümüzde tüp bebek uygulamalarının kalitesi ile ilgili hangi standartlar kullanılmakta?
Pek çok ülke yardımcı üreme teknikleri uygulamalarının sonuçları ile ilgili olarak kendi ulusal veri bankalarını oluşturmuş durumdadır ve her merkez yıllık sonuçlarını bu bankalara bildirmek zorundadır. Yine çok az da olsa Avrupa Üreme ve Embryoloji Cemiyeti gibi uluslararası bilimsel kuruluşların belirledikleri ve yayınladıkları kılavuzlarda bazı standartlar oluşturulmaya çalışılsa da bu konuda çok fazla yol alındığı söylenemez.

Başarının en önemli belirtisi olarak görülen gebelik oranları aslında tam anlamıyla gerçeği yansıtamıyabilir. Örneğin %15 gibi bir gebelik oranı ile çalışan bir merkezi başarısız olarak nitelendirmek mümkündür. Ancak eğer bu merkezde tedavi edilen hastalar ileri yaş grubunda, tedaviye iyi yanıt vermesi beklenmeyen, daha önce başka merkezlerde defalarca tedaviye alınan fakat başarılı olunamayan hastalardan oluşmaktaysa %15’lik bir başarı oranı mükemmel olarak değerlendirilebilir. Benzer şekilde gebelik oranlarını %70 olarak açıklayan bir merkez hemen dikkat çekecektir. Ancak burada tedavi edilen hasta grubu tedaviye çok iyi yanıt veren, hatta belki tüp bebek uygulamasına gerek kalmadan çok daha basit yöntemler ile çocuk sahibi olabilecek çiftlerden oluşuyor ise bu merkeze çok başarılı demek mümkün müdür? Dahası böyle bir merkez sözü edilen gebelik oranlarına ulaşabilmek için başarı şansı düşük hastaları tedaviye almamak durumundayken böyle bir yaklaşım tıp ahlakına uygun kabul edilebilir mi ve bu merkez kaliteli hizmet üretiyor denilebilir mi? Dahası Tüp bebek uygulamalarında gebelik oranları manipülasyona son derece uygun verilerdir. Aynı hasta grubu ve sonuçlar ile birbirinden çok farklı başarı oranları verilebilir ve istatistiksel açıdan bu oranların hepsi de doğru ve gerçektir. Aşağıdaki tabloya bakıldığında bu durum çok net bir şekilde anlaşılabilir. Örneğin transfer yapılan hasta başına pozitif gebelik testi kriter olarak alındığında başarı %32.3 iken tedaviye başlayan hasta başına canlı doğum oranına göz atıldığında başarının %17.5 olduğunu görebiliriz. Peki klinikler bu değerlerden hangisini ya da hangilerini kendi oranları olarak ilan etmektedirler. Bu tablodan çıkan sonuç tek başına gebelik oranının kliniğin kalitesi hakkında yeterli bilgi vermekten uzak olduğudur.

sonuc_grafik

Tüp bebek ve gebelik denildiğinde hemen akla gelen konulardan biri de çoğul gebeliklerdir. Geçmişten beri çoğul gebelikler insanların ilgisini çekmiş, sempatisini toplamıştır. Bundan yirmibeş yıl önce ikiz,üçüz doğumların sayısı son derece düşük iken tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavilerinin yaygın olarak kullanılmaya başlanması çok daha fazla sayıda çoğul gebeliğin yaşanmasına neden olmuş hatta toplumu beşiz bebekler ile tanıştırmıştır. Bu ilginç durum medyada da kendine yer bulmuş, gazete sayfaları ve televizyon programları üçüz, dördüz doğum haberlerine sıkça yer verir hale gelmiştir. Hatta nadir de olsa beşiz doğumlar gerçekleştiğinde medya bunu neredeyse özenilecek bir durum olarak işlemiştir. Bunun sonucunda hastalar tedavi sonrası tek ya da ikiz bebek beklediklerini öğrendiklerinde hayal kırıklığı yaşar hale gelmiştir. Oysa gerçekler görünenden çok daha farklıdır. Çoğul gebelikler, hele üç ya da daha fazla bebeğin olduğu gebelikler tüp bebek tedavilerinin en önemli komplikasyonlarındandır. Bu tür gebeliklerde hem gebeliğin seyrinde problem yaşanma olasılığı artar hem de erken doğum riski çok yüksek olduğundan doğum sonrası tüm bebeklerin kaybedilme riski oldukça fazladır. Tüp bebek tedavilerinde asıl amaç tek ve sağlıklı bir bebeğin doğumunu sağlamaktır. Oysa pek çok tüp bebek merkezi hastaların bu konudaki hassasiyetini kullanıp hamile kalma olasılığı çok yüksek olan hastalarda bile olabildiğince çok sayıda embryo transfer ederek popülist bir yaklaşım izlemektedir. Günümüzde gelişmiş ülkelerde transfer edilecek embryo sayısı yasalarla sınırlanmış, hatta tedaviye çok iyi yanıt vereceği öngörülen hastalarda bir ya da en fazla iki embryonun transferine izin verilir hale gelmiştir.

Görüldüğü gibi ne gebelik oranı ne de hamile kalan hastalardaki bebek sayısı bir merkezi değerlendirmek için yeterli değildir. O halde bir merkezin kalitesini nasıl değerlendirebiliriz? Eğer sunulan ürün, bedeli ne olursa olsun bir bebek ise, o merkeze ait gebelik oranları gerçeği tam olarak yansıtmasa bile başarının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ancak tüp bebek merkezlerinde sunulan ürün, geçekte bir hizmettir. Bu hizmet kısırlık sorunu yaşayan bir çifte sorunun üstesinden gelmede yardımcı olmak ve bunu gerçekleştirirken başarılı olunsa da olunmasa da mümkün olan en kaliteli hizmeti sunmaktır. Bu nedenle tüp bebek merkezlerinin başarısını değerlendirmede gebelik oranlarından daha önemli olan konu hasta tatmini ve memnuniyetidir.

Tatmin olmuş ve memnun bir hasta, durumu ve bunun tedavi yolları hakkında bilgilendirilmiş, kendisine en uygun yöntemler önerilmiş ve eğer tedavi uygulanacak ise dünya standartlarında o an için mümkün olan en üst düzey tıbbi hizmetin sunulduğu hastadır. Tedavi sonrası hamile kalıp çocuk sahibi olan bir hasta aldığı tedavi ve hizmetten memnun olmayabileceği gibi, tedavisi başarısız olan bir çift, daha önceden bilgilendirildiği ve şansının ne olduğu anlatıldığı için merkezden son derece memnun bir şekilde ayrılabilir. Ciddi merkezler dönem dönem anketler uygulayarak hasta memnuniyetini saptamak ve geliştirmek için çaba sarf etmektedirler.

Bir merkezin kalitesinden ve başarısından söz ederken hastanın görmediği ve bilmediği pek çok faktör göz önüne alınmalıdır. Başarının belki de en önemli anahtarı laboratuvardır. Laboratuvarda kullanılan yöntem ve ekipmanın kalitesi gebelik sonuçlarını direk olarak etkiler. Ancak o an için dünyada kabul edilen en son teknolojiye sahip ekipman tek başına yeterli değildir. Önceden öngörülemeyen nedenlere yönelik önlemler alınmış olmalı, laboratuvarda her türlü ekipmanın mutlaka bir yedeği bulunmalıdır. Tüp bebek uygulamalarında laboratuvarda gelişen embryo son derece hassastır. Embryonun içinde tutulduğu inkübatörlerdeki hava ve nem oranları, laboratuvar içindeki kontrollü hava akımları, personelin kıyafeti ve en önemlisi personelin deneyimi son derece önemlidir. Eğer laboratuvarın bir jenaratörü yoksa ya da olsa bile çalışıp çalışmadığı kontrol edilmiyorsa olası bir elektrik kesintisinde bütün embryolar canlılığını yitirecektir. Embryoloarın vücut dışında canlılığını korumaları için içinde bekletildikleri medium adı verilen sıvılar arasındaki marka farkları dahi gebelik sonuçları üzerinde etkiye sahiptir. Çoğu hastanın farkında olmadığı bu ayrıntılar gebelik sonuçları benzer olsa bile merkezler arasındaki kalite farkını belirler.

Bir tüp bebek merkezinin kalitesini çalışanları sağlar. Bu nedenle doktorundan hasta bakıcısına kadar tüm personel yaptığı işin öneminin bilincinde olmalıdır. Merkezin görünen kalitesinin yanı sıra bilimsel kalitesinden söz etmek de gerekir. Bilimsel kalite o merkezin bilimsel çevrelerdeki aktiviteleri ile değerlendirilebilir. Uluslararası toplantılarda sunulan tebliğler ve A grubu bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı o merkezin bilimsel saygınlığının belirleyicisidir.

Her konuda olduğu gibi tüp bebek uygulamaları açısından da uluslararası kalite standartlarını belirlemek gereklidir. Bu konuda günümüzdeki kalite standardı ISO 9001’dir. Avrupa da çok az hastane ve tüp bebek merkezi ISO 9001 standardı almış ya da almak üzere başvuruda bulunmuştur. Ülkemizde de durum çok farklı değildir. Türkiye’de ISO standardına sahip hastane sayısı bir ikiyi geçmemektedir.

Görüldüğü gibi konu sağlık hele de tüp bebek olunca başarıyı ve kaliteyi sadece gebelik oranlarına endekslemek olası değildir. Gebelik gibi pek çok faktörün etkisi altında olan bir durum söz konusu olduğunda her faktörün tek tek değerlendirilmesi gerekir. Rant kaygısıyla süpermarket gibi arka arkaya pek çok tüp bebek merkezinin açıldığı ülkemizde sadece İstanbul’da 20’nin üzerinde merkez bulunmaktadır ve bunların çoğunun temel standartları karşıladığı bile şüphelidir. Hastaların merkez tercihi yaparken sadece fiyat ucuzluğu ya da kulaktan dolma başarı bilgilerine itibar etmemeleri uzun dönemde kendi yararlarına olacaktır.