Normal doğum sırasında bebeğin vakum yardımı ile doğurtulması çok eskilere dayanan bir tekniktir. Bu tekniğin temelleri günümüzde hala daha bazı bölgelerde kullanılan ve Hipokrattan bile önceki dönemlerden beri uygulanan kupa çekme mantığına dayanır.
Bu mantığın doğumda kullanılması ise 18. yüzyılın başlarına rastlar ancak etkili bir şekilde kullanımı 100 yıl kadar daha gecikmiştir. 1849 yılında James Young Simpson adında bir profesör ilk pratik vakum çanını tanımlamıştır. Simpson aynı zamanda kendi adıyla anılan forsepsin de tasarımcısıdır.
Modern vakum çanları ise 1950’li yılların sonunda Malmström tarafından gerçekleştirilmiştir. Hala kullanılan bu vakum çanları paslanmaz çelikten imal edilmektedir. Günümüzde metal çanların yanısıra silikondan yapılmış çanlar ve tek kullanımlık plastik çanlar da mevcuttur.
Kendi doğumlarımızda kullandığımız tek kullanımlık plastik el vakum seti sistemi |
Vakum ekstraktör kabaca bir hortum ve ucundaki mantara benzeyen çandan oluşur. Çanın şekli ve üretildiği madde değişmekle birlikte temel mekanizma hepsinde aynıdır. Hortumun diğer ucu negatif emme basıncı yaratan bir cihaza bağlıdır. Vakum çanlarının çapı genelde 4-6 santimetre arasında değişmektedir. Bu çan bebeğin kafasına uygun şekilde yerleştirildikten sonra son bir kez yerleşimin uygun olup olmadığı kontrol edilir ve vakum yaratacak olan cihaz açılarak negatif basınç elde edilir. Gerekli basınca ulaşıldıktan sonra pelvis yapısına ve bebeğin kafasının doğum sırasında takip ettiği aksa uygun olarak dikkatli bir şekilde çekilerek bebeğin kafası doğurtulur. Bu aşamada mutlaka epizyotomi açılır.
Vakumun yerleştirilmesi |
Vakum takılmasını gerektiren durumlar
Eylemin ikinci evresinin uzaması
Geçmişte bebeğin doğum kanalında uzun süre kalmasının ileride bir takım sorunlara neden olabileceği düşüncesi hakimdi. Ancak 1970’li yılların sonlarından itibaren yapılan çalışmalarda soruna neden olan durumun bebeğin çıkımda uzun süre kalması değil bu sırada oksijen desteğinde azalma olduğu görüşü hakim duruma geçmiştir. Buna göre bebeğin kalp atımlarında belirgin ve sürekli bir azalma yoksa beklemekte bir sakınca yoktur.
Fetal distres
Doğum eyleminin sonlarında eğer bebeğin kalp atım hızında belirgin bir düşüş varsa ve uzun süre devam ediyorsa bu durum tehlikeli olabilir. Bu dönemde bebeği zaman kaybetmeden doğurtmak için vakum taklır.
Doğumun ikinci evresini kısaltmak
Bazı durumlarda doğumun ikinci evresinin uzun sürmesi sakıncalı olabilir. Bu durumlara en güzel örnek anne adayının ıkınmasının sakıncalı olabileceği bazı kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarıdır. Böyle durumlarıun varlığında anne adayını riske atmamak için vakum takılabilir. Ayrıca yine anne adayının etkili şekilde ıkınamadığı drumlarda da vakum takılabilir.
Vakumun sorunsuz bir şekilde uygulanması için bazı temel prensipler vardır. Bunlardan en önemlisi vakum gerekliliğine uygun şekilde karar verilmesi ve işlemi yapacak olan kişinin deneyimidir.
Bebeğin doğurtulması |
Vakumun şartları
Vakum takılması için bazı şartların varlığı gerekir. Bunlar:
- Servikal açıklık tam olmalı
- Amniyon kesesi açılmış olmalı
- Bebek 36 haftadan büyük olmalı
- Angajman gerçekleşmiş olmalı
- Bebek başı ile geliyor olmalı
- Baş pelvis uygunsuzluğu olmamalıdır
Vakumun kontraendikasyonları
Aşağıdaki durumlarda vakum uygulanmaz
- Cerrahın bu konuda deneyimi yoksa
- Bebeğin önde gelen kısmı baş değilse
- Baş pelvis uygunsuzluğundan şüpheleniliyorsa
- Bebeğin kafası çıkıma gelmediyse ve yüksekteyse
- Bebekte kanama bozukluğuna neden olabilecek bir hastalık varsa
- Prematür bebeklerde
- Forseps takılmış ve başarısız olunmuşsa
Vakumun başarısız olması
Vakum takıldıktan sonra 3 denemede bebek doğmamışsa vakum başarısız kabul edilir ve sezaryen gerekli olur.
Komplikasyonlar
Bebekte
Kafa içi kanama
Vakum uygulamasına bağlı ölüm ya da kalıcı hasar ile sonlanan komplikasyonların görülme sıklığı son derece düşüktür ve 1000’de 0.1-3 arasında değişmektedir. Bunlar arasında en önemlisi kafa içi kanamalardır. Kafa içi kanamalar vakum uygulanmayan kendiliğinden olan doğumlarda da görülebilir ancak sıklığı daha düşüktür.600.000’e yakın doğumun sonuçlarının değerlendirildiği bir çalışmada vakum sonrası kafa içi kanama riskinin sezaryende görülenden fazla olmadığı gösterilmiştir. Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde bebeğin yoğun bakım şartlarında izlenmesi gerekir. Kafa içi kanama riski prematür bebeklerde çok daha fazladır.
Kafa derisinde ödem
Bebeğin kafasına uygulanan negatif basınca bağlı ödem ve şişlik en sık karşılaşılan komplikasyondur ancak bu durum ciddi bir etki yaratmadan birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir.
Kafa derisi altına kanama
Sefal hematom olarak adlandırılan bu durum bebekte sarılığa neden olabilmesi dışında bir risk yaratmaz ve birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir.
Kafa derisinde sıyrılma
Herhangi ciddi bir sorun ayaratmaz ve kendiliğinden iyileşir
Annede
Yırtıklar
Annede en sık karşılaşılabilecek olan komplikasyon vajina ve perinede oluşabilecek olan yırtıklardır. Uygun şekilde onarıldıklarında ciddi bir soruın yaratmayan bu yırtıkların en sık neden olduğu yakınma basit ağrıkesicilerle giderilebilen ağrılardır.
KAYNAKLAR